https://www.proz.com/translation-articles/articles/4027/1/%C3%87EV%C4%B0RMEN-VE-ZAMAN/print/4027&set_site_lang=ces&set_site_lang=ita
ProZ.com - https://www.proz.com/translation-articles
ÇEVİRMEN VE ZAMAN
https://www.proz.com/translation-articles/articles/4027/1/%C3%87EV%C4%B0RMEN-VE-ZAMAN
Author: Özgün Şerif
Turchia
Da Tedesco a Turco translator
http://proz.com/pro/1791551 
By Özgün Şerif
Published on 07/7/2014
 
Nazım Hikmet ile başlayan ve edebiyatta çevirmenin rolünü vurgulayan makale, bu mesleğin öneminin evrensel olmasından ileri geldiği iddiası ile yazıldı.


Önümde Nazım Hikmet’in kitabı- birçok şiirini daha önce okuduğum kelime ustasının önemli bir derlemesi bu kitap... Okurken edebi eserleri kendi dilimden okumanın verdiği hazzı hissediyorum. Cümleler öyle güzel sıralanmış ve seçilmiş ki her harfte ülkemden, şairin yaşadığı zamandan ve kendi duygularından izleri bulabilirim. Basit kurgulanmıştır; bir memleket insanının sözleri olarak görülür, öte yandan derinlere götürür insanı… Türkçe’nin ne kadar estetik bir dil olduğunu ve fevkalade işlenebileceğinin apaçık örneğidir bu şiirler. Bunu milli duygularımla değil, az buçuk Türkçe ile uğraşmış tanıdığım birçok Türk olmayan arkadaşımın ortak kanaatine de katılarak iddia ediyorum.

Bu kitap başka dillere çevrilmiş ve zevkle okunmuştur. Dünya’nın tanıdığı ve sevdiği, şiirleri sembol olmuş bir ustadır Nazım. Bunda çevirmenlerin payı büyüktür, onlar ulaştırır kitlelere güzel sözleri. Kitap çevirmek kolay değildir. Bir edebiyatçı gibi olmalıdır kişi ve eğer Nazım’ı çevirecekse soluğunu ensesinde hissetmelidir onun. Çünkü Nazım, yaşadığı toplumu ve kendi yaşantısını derinden işlemiştir yapıtlarında. Son eşi Vera’ya derin aşkını niteleyen ‘Saman Sarısı’ şiiri dışında gerçeküstücü anlatıma pek fazla başvurduğu söylenemez. Çevirmen, her şairin kendi dilinde daha etkili olduğunu bilmelidir ve çevirdiği dilin imkânlarını zorlayarak bu hissi az da olsa yaşatacak ifadelere başvurmalıdır. “Az da olsa” diyorum: Çiçek dalında güzel, her eser da yazıldığı dilde en etkilidir ve gerçek amacına ulaşır. Çok severek okuduğum iki şair Jose Marti ve Pablo Neruda’nın çok güzel çevirileri vardır dilimizde; bunu gördükçe şiirleri bir de İspanyolca okumanın vereceği hazzı tahmin edemem... Gene de insanlar birbirlerini anlamak zorundadırlar ve çeviri bunun için vardır. Hemen her dilde yazılmış önemli edebiyat eserlerinin varlığı ve bu eserleri anlama arzusu… Nitekim Pablo Neruda’ nın Nazım Hikmet’in şairliği hakkında söylediği övgü dolu sözler veya diğer sanatçıların, insanların onu anlama gayreti: Şaşırtıcıdır onu kendi dilindeki insanlardan çok başkaları anlamışlardır, ana dilinden şiirlerini okuyarak değil, çevirilerini anlayarak…

Okuduğum her kitapta, izlediğim her filmde, tanıdığım tanımadığım tüm insanlar ile iletişimimde dilin önemli etkisi vardır, dil yaşamın olmazsa olmazıdır. Başka ülkelerde yaşamak, tüm insanların duygularının aynı olduğunu; ancak ifade biçimlerinin değişik ve olayları algılama anlayışlarının çok farklı olduğunu anlamamı sağlamıştır. Tüm bunları başka kültürden birisine aktarmanın yolu da çeviridir. Çevirmen bir kültürün çıktılarını doğru aktarma görevini üstlenmeli ve bunu hedef dilin kıvraklıklarını ve anlatım zenginliğini yüksek seviyede kullanarak yapmalıdır. Başka bir yazımın konusu olacak ve enteresan örneklerle açıklayacağım bu görevin mesleğin temel ilkelerinden biri olduğu aşikârdır.

Benim gibi “serbest” çevirmenlerin işleri gerçekten ilginçtir. Bu, işverenini kişisel olarak tanımadan yapılabilecek ender işlerdendir. Yalnızca iletişim kurulan dilin ön planda olduğu bu işte işinizi ne kadar iyi yaparsanız güvenilirliğiniz ve kazancınız da o ölçüde artar. Dilin ne kadar hoş bir iletişim olduğunu gösteren güzel bir zanaattır. On yıllar sonra zevkle okunan ve yazarın kimliği, kişiliği ile yaşama bakış açısını ortaya koyan, bir bakıma onunla hiç kaybolmayan bir arkadaşlığa kapı aralayan bir dil, zamanın varlığını inkâr eder ve zamanın göreceli olduğunu, ölçen değil yalnızca temsili olan bir araç olduğunu kanıtlar. Yıllar önce Avrupa’da bir festivalde sergilenen fotoğraflarıma “Fantasies of Timelessness [Zamansızlık Düşleri]” başlığını koymuştum. Fotoğraflar, net değildiler ve bu temel üzerine oturuyorlardı. Kişinin hayal dünyasında kendi imgelerini ve olgularını yaratmasını sağlama amacındaydı fotoğraflarım. Böylece bizi epey yoran zaman kavramına karşı bir duruştu; zamanın herkes tarafından farklı algılandığını gösteriyordu. Aynı fotoğraf kimine geçmişindeki olayları anımsatıyor, kimine ise geleceğinde erişmek istediği durumu aktarıyordu. Benzersiz eser değil, izleyicinin durumuna göre değişip dönüşen eserler koymak istemiştim ortaya... Bunun gibi bir sözcük de aslında eskimez, yalnız eskidi denir ona. Çevirmenler işte burada böyle bir sözcüğün yeni halini insanların anlayacağı bir formata sokmaya çalışırlar veya başka ifade şekillerini kullanarak insanlara hitap edilmesini sağlarlar. Bir edebi eser söz konusu değilse çevirmenin niyeti herkesin farklı anlayacağı ifadeler bulmak değildir, daha ortak bir karşılıkta birleşmektir. Edebi eserlerin çevirilerinde ise belirttiğimiz gibi sanatçı ruhlu olunmalıdır. Zamanı aşan bir eseri diğer dilde de zaman kavramını en aza indirgeyecek şekilde çevirmelidir.

Dilin farklılaşması toplumun bir eseridir. Siyasetin, ekonominin, dinin, kültürel yapıların etkisi ve katkısı büyüktür. Ortak fikir birliğine ulaşmış sosyal yapılar dili de farklılaştırır. Çevirmen burada iki sosyolojik yapıyı da iyi analiz etmelidir. Kültürel altyapılar çok önemlidir. Bilhassa farklı dil aileleri arasında geçiş yapan çevirmen bunu o zamandaki insanların hislerine uygun halde amaca uygun olarak yapmalıdır. Yazımın önceki bölümünde çevirmenliği “ayrıcalıklı” gösterdim; bu ayrıcalığın bir bedeli vardır. Herkes cümlelerin fazlaca işlenmesinden değişip dönüşmesinden bu kadar keyif almayabilir. Saatlerimi, Almanca bir paragrafın hangi manalara gelip neler anlatmak istediğini keşfetmek için harcadığımda üzülmem, aksine kendi insanım için bunun en etkin şekilde anlaşılması yolunda verdiğim emek ve asıl metni yazan kişi için bir anahtar vazifesini üstlenmek müthiş bir haz verir bana. Üstelik bunu asıl sorumlu olduğum hedef kitle ve toplumsal duyarlılık adına yaptığımda bu iş benim için ayrıcalıklı olur.

Çevirmen bir tür arabulucu, anahtar, yenileyici, büyük yardımcıdır; mesleği manevi tatminin üst doruklarında ve bir örnektir. Tıpkı zamanı “evrenselleştirdiği” gibi kendisi de evrenseldir, nerde yaşadığının pek önemi yoktur; topluma kazandırdıkları ile anılır…


Copyright ProZ.com, 1999-2006. All rights reserved.